Şu an öğle yemeğini yemiş, midemi rahatlatmış ve öyle
bilgisayarın başına geçmiş durumdayım. Zira 6. haftadan sonra bu döneme kadar
yaşadıklarımı hatırlamak bile beni zorluyor. Hamilelik döneminde mide
bulantılarını yaşayan ve buna bir çare arayanlar beni çok daha iyi
anlayacaktır.
Şunu baştan söylemeliyim ki üzgünüm ama bazen hiçbir
yiyecek, ilaç, serum ya da farklı bir tedavi yöntemi faydalı olmuyor. O süreci
illa ki zorlukla atlatıyorsunuz… 6. haftada başlayan mide bulantılarım durmak
bilmedi. Aileme haber verme işini erkene almak zorunda kaldım. (Önceki
yazılarımı okuyanlar bilirler ki kendi ve eşimin ailesi de yazlıkta tatildeydi
ve onlara bu güzel haberi vermek için Ankara’ya dönüşlerini bekliyordum. Hatta
onlara ‘anane’ ‘babannne’ ‘dede’ yazılı tişörtler yaptıracaktım) Ne mi oldu?
Hepsi yalan oldu!
6. haftanın sonunda ailelere telefonla haber verdim ve tatilden kesin
dönüş istedim. Kendi ailem kısa süreliğine Ankara’ya gelip –kuzenimin düğünü
için- yazlığa geri dönecekti. Geldiler. Mutluluk paylaşıldı ama bendeki
halsizlik ve bulantılar artarak devam ediyordu. Yıllık iznim bitmiş, işe
başlayacaktım ve o halde kıpırdayamazdım. Hafta sonu ilk kez serum almamın
uygun olduğunu söyledi doktorum. İlk serumdan sonra kendimi iyi hissetmiş,
yemek yiyebilmiş ve toparlamıştım. Pazartesi işe başlamaya hazırdım.
Pazartesi, 7. haftanın ilk günündeydim ve midem bana rahat
vermiyordu. Öğlene kadar zor sabrettim. Ve bu daha başlangıçtı… Kurum
doktorumdan iki günlük rapor alıp eve kendimi zor attım. İki sonra da kendi
doktoruma gidip ikinci kez serum aldım. Doktorum sürekli bu durumun normal
olduğunu bir süre daha böyle devam edeceğini söylüyordu. Mide bulantılarımın
dinmesi için dramamine isimli ilacı
önerdi. Günde iki kez kullanabilecektim. Yemeklerle ilişkim azalmaya başlamıştı.
Çevremde çocuğu olan, hemşire, doktor kim varsa mide bulantısına iyi
gelebilecek şeyleri tavsiye ediyordu. Ben de boş durmayıp internetten
araştırıyordum. Forumları didik didik ediyordum. En yaygın öneri “sabah
yataktan kalkmadan yenen tuzlu kraker, leblebi” ydi. Kim ne derse denemeye
başlamıştım çünkü bulantılar hız kesmiyordu.
Aşermeye gelince… Canım öyle hiç de değişik şeyler istemedi.
Birkaç gün sabah erken saatte yediğim turşu, zeytinyağlı yaprak sarması ve
lahana sarması dışında J
8. haftanın ilk günü yine pazartesi günü. Tekrar işe gitmeyi denedim ama ne
fayda! Metroda fenalaşınca kendimi taksiye zor attım, doğru hastaneye… Yanımda
taşıdığım poşet, peçete, su üçlüsü en yakın arkadaşımdı artık… Taksici –
“Ablası sende mi benim gibi mideni üşüttün” deyince, “Yok ben hamileyim, ondan”
deyip arabada kusmaya devam ettim. Doktora çıktığımda “Beni hastaneye yatırın”
artık dediğimi zar zor hatırlıyorum.
Aşırı halsizlik, bir yudum su içememe, yemek yiyememe, aşırı
koku hassasiyeti ve aşırı kusma… Durum buydu. Doktorum tekrar serum tedavisine
başladı ve “Son silahımı kullanacağım artık” dedi. Zofer! Hayatımın ilacı olacaktı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder