Migreni olan biri için hamilelik bir tık daha zor geçiyor.
Mide bulantısı, kusmanın dışında “lütfen tutmasın” diye dua ettiğim ikinci hastalık migrendi. 19. haftadayken ara ara karşılaştığım migren atakları için geleneksel
yöntemler kullandım. Doktorum Parol içmeme izin vermişti ama içmemek için her
türlü yolu denedim. Tülbentle başımı sıktırmalar, su içmeye çalışmalar, sessiz
ve ışığı az ortamda uyuma denemeleri gibi türlü yollarla bu krizin de
üstesinden geldim.
Baş ağrısının etkisinden midir nedir, korkulu rüya görme
olayları da bu haftada arttı. Bu konuda çok meraklı olmanın, okumanın etkisi de
var diye düşünüyorum. Zira kaçıncı haftadaysam bir sonraki haftada neler
yaşayacağımı (hafta hafta hamilelik takibi) internetten okuyorum. Rüyalarla ilgili
de “Bu dönemde korkulu rüyalar görebilirsiniz” cümlesini de okumuştum. “Korktuğun
başına gelir” düşüncesini yaşayan biri olarak kendimi olumlu yönde telkin
etmeye devam ettim ve rüyaları normale döndürdüm.
17. haftadan sonra yoğunlaşan bebeğimin hareketleri maşallah
19. hafta ve 20. haftada daha da hissedilir oldu. Öyle ki içimde bazen minik
bir boksörün hareket ettiğini hayal ediyorum. Ne de olsa dedesi gençlik
yıllarında pek çok madalya kazanmış, annemin isteğiyle (burnunu kırılmış
görünce izin vermemesiyle) bu spora veda etmiş bir boksördü ve “Arya”, Oktay
Dedesi’ne çekmiş olabilirdi.
Ve bel ağrıları… Bel fıtığı olan biri olarak (bende de yok
yokmuş) hamilelikte “zorlanacağımı” söyleyenler oldu. Doktorum da buna dahildi.
Bunun için sürekli yürüyüş, hareket vs yapmamı, fazla kilo almamam gerektiğini
söyleyip durdu. Ben sanırım bu konuda da sınıfta kalıyorum. Çünkü halsizliğim
nedeniyle yürüyüş yapamıyorum, “Aylarca kustum, bırakın yiyeyim” modundan da
sıyrılamadığım için yeme-içmeye pek özen göstermiyorum. Ve doğal olarak
ağırlaşıyorum. Bu ağırlık bana sabah uyandığımda bel ağrısı, kas ağrısı olarak
geri dönüyor. 5. ayın ortasında yaşadığım bu durum, gelecek haftalarda umarım
artmaz diyorum.