Evet, zor da olsa 33. haftayı geride
bırakıp yeni bir haftaya başladık… Zor diyorum zira normal doktor
kontrolümüzden önce doğum yapacağım hastanenin acil servisini ziyaret ettik. Geçen hafta uykusuzluğumun tavan yapması, iş yoğunluğu,
vücudumun ağırlaşması nedenleriyle tansiyon sorunu yaşadım. Tansiyon deyince
hemen akla yüksek tansiyon geliyor. Ancak ben yorgunluğa bağlı olarak düşük
tansiyon nedeniyle fenalaştım…
Her zamanki gibi gece 4-5 kez
uyanıp kimi zaman yatağın içinde oturup uyumaya zorladım kendimi… Ama pek
beceremedim. Sabah kalkıp işe geldim ancak baş dönmesi beni bırakmadı. İçmeden sarhoş
olanlar kulübüne girmiştim. Baş dönmesi arttıkça revire gidip dinleneyim dedim.
Hemşiremiz sağ olsun hemen tansiyonumu ölçtü, 10/6. İyiydi. Biraz dinlendim.
Öğle saati yemek vakti gelince de hemşirenin kolunda ofisteki arkadaşlarla
buluşup yemekhaneye geçtik. Sabahtan itibaren devam eden terleme hissi daha da
arttı. İşyerinden arkadaşım Ebru, sağ olsun, “Sen bekleme otur, yemek alırım”
deyince direnmedim. Arkadaşların yanına geçtim. Ebru yemek alıp geldiğinde
çorbama kaşığı daldırmamla baş dönmemin tavan yapması bir oldu. Hooopp bir anda
ter dökmeye başladım. Bir de baktım ki başımda hemşiremiz. Hemen araçla beni
doktora götürmek için seferber oldular. Hızlıca yemekhaneden çıktık. Dooooğruuu
hastane… Önce sevgilimi aradım, sonra doktorumu. Ebrucum yine bu anlarda bana
eşlik etti. Hastaneye gittiğimde Fuat da geldi. Hep beraber uzun zamandır ilişki
kurmadığım serumun bağlanmasını bekledik. Ha içine de olmazsa olmazımız
metpamit tabii. Ne de olsa 5 aydır mide bulantısı kesici ilaçlardan uzaktık…
Neyse ki çabuk toparladım. Kan,
idrar tahlili derken doktorumun Arya’yı kontrol etmesiyle de muayene kısmı
tamamlandı. “Uykusuzluğa bağlı vücut direncinin düşmesi. Yemene içmene dikkat
et, kendini yorma” dedi doktor. Hafta sonunda normal kontrolümüzde doğumu
konuşmak ve Arya’yı yeniden görmek üzere hastaneden ayrıldık. Hafta sonuna
kadar dinlenince biraz toparladım. Cumartesi yeniden kontrol zamanı… Bu arada
yine ev işleri, iş yerindeki çalışmalarımı mümkün mertebe normal düzeyde
yapmaya çalışıyorum. Serde “Ben iyiyim”i önce kendime sonra etrafımdakilere
göstermek var. Doktora daha bir heyecanlı gittik bu kez. Doğum nedir, nasıl
başlar, ne yapacağız, normal mi sezaryen mi bunları konuştuk. Ha bir de "aşkımızın meyvesi", 2400 gram, 44 cm olmuş onu öğrendik... :)
-Sancı başladığı zaman düzenli
olup olmadığına bakılacak. (Mesela yarım saatte bir sonra 15 dakikada bir artan
sancılar. Öyle günde 2 kez girip kaybolanlardan değil) Şiddeti ve zaman
daralması yaşanıyorsa doktor aranacak, hastaneye gidilecek.
-Kanama olduğu takdirde doktor
hemen aranacak (Kanamanın miktarı önemli değil) Evde beklenmeyecek, “öyle duş
alayım rahatlayayım” denilmeyecek, hemen hastaneye gidilecek
-Suyun gelmesi halinde doktor
hemen aranacak (Gece gündüz saat
kaç olursa olsun) Evde beklenmeyecek, hemen
hastaneye gidilecek
-38. Haftada “çatı muayenesi”
yapılacak. Vücudun normal doğuma uygunluğu, bebeğin durumu, duruşu kontrol
edilecek. Ona göre normal doğum mu sezaryen mi karar verilecek.
-Normal doğum tarihi 25 Mart-6
Nisan arasında… Öncesi ve sonrası Tanrı’nın takdiri, Arya’nın isteği…
Tüm bunları zaten “pozitif doğum
hikayelerinden” okuyup duruyordum ancak kendi doktorumun anlatmasıyla daha da
emin oldum. “Ne olacak, nasıl olacak?” soruları beni hala meraklandırsa da
endişelendirse de doktorun “İçinde kalacak değil ya bebek, illa ki doğacak,
endişelenme” sözünü hatırlayıp rahatlıyorum. Heyecanımız gittikçe artıyor
bakalım, gelecek günler neler gösterecek?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder